KÜRT VATANDAŞLARIMIZIN EN BÜYÜK PARTİSİ AK PARTİ’DİR
AK Parti Üsküdar İlçe Başkanlığı Seçim Koordinasyon Merkezi’nin programlayıp, Bingöl Kültür ve Dayanışma Vakfı’nın düzenlediği toplantıda konuşan AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayımız Mustafa
AK Parti Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Şentop:
“KÜRT VATANDAŞLARIMIZIN EN BÜYÜK PARTİSİ AK PARTİ’DİR”
AK Parti Üsküdar İlçe Başkanlığı Seçim Koordinasyon Merkezi’nin programlayıp, Bingöl Kültür ve Dayanışma Vakfı’nın düzenlediği toplantıda konuşan AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayımız Mustafa Şentop, “Kürt vatandaşlarımızın en büyük partisi AK Parti’dir” dedi.
Bulgurlu Semt Konağı’nda gerçekleşen toplantıya AK Parti Çekmeköy İlçe Başkanımız Salih Kırıcı, AK Parti Üsküdar İlçe Başkan Yardımcımız Neslihan Aydın, AK Parti Üsküdar İlçe Yönetim Kurulu Üyelerimiz Asım Özaltun, İsmail Bulut, AK Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekil Adayımız Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu, AK Parti İstanbul 2. Bölge Milletvekili Adayımız Perihan Togay ve AK Parti İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayımız Fevzi Durmuş katıldı.
Bingöl dernekleri, Kanaat Önderleri, İşadamı ve Bingöllü vatandaşların yoğun katılımıyla gerçekleşen toplantıda kürsüye çıkan Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Şentop, “Devlet ile hükümeti birbirinden ayıran anlayışın eski Türkiye modeli olduğunu anlatarak, "Kırmızı kitap meselesinin sembolik bir anlamı var. Daha çok eski Türkiye'de devlet ile hükümeti birbirinden ayıran bir anlayış, bir yaklaşım söz konusuydu. Bir tarafta seçilmiş bir hükümet, diğer tarafta ise sürekliliği muhafaza edilmek kaydıyla, bir de devlet vardı. Halbuki biz; 2002'den bu yana yaptığımız düzenlemeler ile siyasi tavır alışlar ile beraber, aslında hükümet ile devleti bütünleştirmiş olduk. Yani devlet müessesesini seçilmiş olan hükümet idare eder. Değişiklik olursa da seçilmiş olan yeni hükümet icra eder; ama iktidarda olduğu müddetçe hükümet, devlet aygıtını yöneten, onun adına konuşan, iş ve işlem yapan siyasi mertebedir. Burada bir bütünlük söz konusudur esasen. Biz Türkiye'yi anlayış olarak bu noktaya getirdik; fakat 17 ve 25 Aralık'tan bu yana paralel yapı ile ilgili devam eden mücadelede, özellikle buna yakın çevrelerin ve örgüt içerisinde görüş açıklayan, yayın yapan bazı mecraların temel tezi; "AK Parti Hükümeti var, ama devlet farklı" şeklinde. Bu eski Türkiye'nin ayrıştırmacı alışkanlıkları, bunu sürdürmek istiyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
HDP'nin sokak çağrısı ve Kobani provokasyonlarını yorumlayan Şentop, "HDP bir siyasi parti gibi hareket etmiyor. HDP, bizim bildiğimiz gibi bir siyasi parti mekanizmalarını çalıştırarak tavır ve tutum belirlemiyor. Dışarıdan aldıkları talimatlarla hareket ediyorlar. Bir siyasi parti, 6-7 Ekim olayları öncesinde halkı sokağa çağırıyor, sonra ortaya olaylar, ölümler, maddi zararlar ve karışıklıklar çıkıyor. Çözüm Süreci, Türkiye açısından bir şanstır. Terör problemi yaşayan ülkelerde, benzeri bir Barış Süreci'nin başlatılması çok zordur, risklidir, bu dirayet öyle kolay gösterilemez. Bu konuda akademik çalışmalar var ve 500'e yakın örnek bize bunları söylüyor. Türkiye, sadece bu süreci başlatmak ile sorunun çözümü noktasında çok ciddi, çok büyük mesafe katetmiştir. Ancak HDP ve beraberindekilerin bir şımarıklığı da var; 'Biz bir mücadekle yaptık, devlet bu adımı atmaya mecbur kaldı' gibi... Bu gerçek olsaydı, Türkiye'nin terörün en hararetli günlerinde bahsedilen adımı atması gerekirdi. Barış Süreci, AK Parti olduğu için başlamış bir süreçtir. Kimse böyle bir siyasi riski almak istemez. Biz; siyasetin ve siyasetçinin aleyhine de olsa, Türkiye'nin menfaatine hareket ettik. Kürt vatandaşlarımızın en büyük partisi AK Parti'dir. Bölgede ve genelde en büyük oyu, en güçlü siyasi oluşum olarak AK Parti alıyor. Kürt vatandaşlarımız, 7 Haziran’da da AK Parti’yi tercih edecektir" değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, sözlerini şöyle tamamladı: "Diğer partilere bakıyorsunuz sahada çok parti yok. CHP birçok yerde ortalıkta yok. MHP zaten kenarda bekliyor. HDP de kendi seçmeni olduğunu düşündüğü yerlerde hareketli, çalışıyor. Ama bakıyorsunuz İstanbul'da bir ilçede CHP meclis üyesi bir arkadaş konuşurken 'Ben HDP'ye vereceğim' dedi. 'Sen HDP'li misin?' dedim. 'Değilim, CHP'liyim' dedi. Peki neden veriyorsun? O zaman istifa et, CHP'den geç HDP'ye. 'Bu seçim için vereceğim' dedi. Niye? 'HDP barajı aşarsa AK Parti daha fazla zarar görür' dedi. Yani siyasetin bu kadar küçük ve kısır hesaplar üzerine inşa edildiği bir seçim yaşıyoruz. Hiçbir parti kendi siyasi hedeflerini ortaya koyup o hedeflerin peşinden koşmuyor."